Merhaba, Ben Enes!

Tecrübelerimi, düşüncelerimi ve öğrendiklerimi paylaştığım bloguma hoş geldin! Seni burada görmek büyük mutluluk!
Eğer farklı bir düşüncen varsa veya yanlış bildiğim bir şeyi fark edersen lütfen yorum yaparak belirtmekten çekinme :)
Ayrıca Facebook, Instagram ve Twitter'dan beni takip edebilir, iletişim bölümünden mesaj atabilirsin!


31.10.2018 tarihinde İstanbul SETA Vakfı'nın düzenlediği Suriye'de Barışa Doğru paneline katılma fırsatı yakaladım. Hüseyin Alptekin'in moderatörlüğünü yaptığı programdaki panalistler Talha Köse, Aylin Ünver Noi ve Mahmut Övür idi. Oldukça değerli katılımcıların olduğu bu etkinlikte bulunmak önemli bir tecrübeydi. Etkinlikte bulunamayanlar için süper bir haberim var! SETA Vakfı etkinlikleri kaydediyor ve Youtube kanalında yayınlıyor. Yazının sonunda link vereceğim, buradan paneli izleyebilirsiniz. Ben de panel esnasında önemli gördüğüm yerleri not ettim ve aklımda kalanlarla bunları size anlatmaya karar verdim.

Talha Köse'nin değerlendirmeleriyle başlayan programda kısaca Suriye'deki sorunlar anlatıldı. Daha sonra ise bölgedeki dengelerden bahsedildi. Talha Hoca, Rusya'nın Esed'i desteklemesi, ABD'nin PYD'yi desteklemesinin yanı sıra Avrupa'nın Suriye'de etkisizliğinden bahsetti. Her oyun kurucunun sahada bir oyuncusu varken Avrupa'nın bölgede bu kadar pasif kalmasını ilk kez tartıştık.

Ülkelerin başlattığı askeri süreçler liderleri masa başına getirdi. İstanbul Zirvesi, askeri süreçlerin sağladığı bir zorunluluk diyebiliriz. Türkiye de bu sürece terörle mücadele kapsamında Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile dahil olmuştu. Ancak zaten Türkiye, Suriye'de zaten mülteci sorunu ve insani yardımlarla zaten dahildi.

İdlib mutabakatında Rusya ile başarılı bir pazarlık yapmamızın sonucunda Türkiye hem bir insani krizi önledi hem de çatışmaların azalmasını sağladı. Tahran'daki konferansı canlı yayında izlerken Erdoğan'ın ateşkes çağrısı belki de çoğu kişiye inandıcı gelmemişti ancak sonuç ortada. Bu ise en çok Avrupa'ya yaradı ki  masada artık Avrupa ülkelerinin varlığından söz edebiliyoruz. Bu noktada, Avrupa ülkeleri ile Rusya'yı diplomatik olarak aynı karede görmenin önemini vurgulayan Talha Köse hoca, Rusya'nın bu hizada yapıcı rol oynama pozisyonu kazandığını söyledi. Rusya ile Avrupa'nın bir arada oluşu; Suriye'de barış sürecini hızlandıracak ve istikrarın daha süratli gelmesi açısından ümit verici bir tablo oluşmasını sağlayacaktır. Ayrıca Rusya'nın kazandığı rol karşısında ABD'nin PYD'yi desteklemesi ise rol kaybına neden olmuştur.

Talha Köse sözlerini bitirirken şunları da ekledi;
Süreç uzun sürecek. Bir anayasal süreç var ve devletler herkesin kabul edeceği bir anayasa hazırlamaya çalışıyor. Bu noktada Rusya'nın çalışmalara bazı itirazları oluyor.
Aylin Ünver Noi bu son sözlere ek olacak şekilde "Suriye'de sorun 1 gecede çözülmeyecek" yorumunu yaptı. İnsanlar herşey biranda çözülecek sanıyor ama durum hiçte öyle değil. Suriye'de sorunun çözülmesi uzun yıllar alacaktır. Aylin Hoca'nın değindiği bir diğer noktada Talha Hoca'nında bahsettiği Suriye'de edilgenleşen Avrupa'da oldu. Avrupa, mültecilerin AB sınırlarını geçmesini engellemek dışında ne yaptı diye sormamak elde değil gerçekten de!

Son söz Mahmut Övür'e aitti. Konuşmaya Suriye konusunda Batı Blokunun başarısız stratejiler üretmesi ile başladı. Suriye'de bir muhalif grup veya bir ülkenin sorunu çözmesi mümkün değil. Bunu herkes anladı. Avrupa da anlamış olacak ki Rusya ile masaya oturdu. Mahmut Övür'e göre çözüm için gerekliliklerden biri Esed'in gitmesi. Esed'in devreden çıkması lazım dedi. Gerçekten de halkını katleden, kimyasal silah kullanan Esed'in artık yoluna meşru bir lider olarak devam edebilmesi çok ama çok zor.

Yaklaşık 1 saat süren panelin sonunda soru kısmına geçildi. Sorulardan en çok dikkatimi çeken ise "ABD masaya gelecek mi? " sorusu oldu. Panelistler bu soruya şöyle cevap verdi

ABD, şuan masada yok ama Fransa'yı masada destekledikleri görülüyor. Direkt dahil olması mümkün olabilir ama bunun için önce çözüm çerçevesinin ortaya çıkması gerekiyor. Çözüm çerçevesi oluştuktan sonra ABD masaya gelecektir. Ama bu çerçeve oluşana kadar da çerçevenin oluşmaması için efor sarf edecektir.
Tuttuğum notlar doğrultusunda aklımda kalanlar bunlar. Panelin canlı yayın kaydını aşağıdan izleyebilirsiniz! Yayın esnasında yanlış anladığım bir noktayı veya eksik yeri yorum olarak belirtebilirsiniz.

Panel'e katılan Anadolu Ajansı'nın izlenimleri ve haberi ise şu şekilde;

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından, Suriye'de Barışa Doğru: İstanbul'da Dörtlü Zirve Paneli düzenlendi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 27 Ekim'de İstanbul'da bir araya geldiği "Suriye" konulu dörtlü zirvenin sonuçlarının değerlendirildiği panel, SETA'nın Eyüpsultan'daki merkezinde gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü İstanbul Şehir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Hüseyin Alptekin'in yaptığı panelde konuşan İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talha Köse, zirvenin yapılmasında Türkiye'nin önemli rolü olduğunu söyledi.

Türkiye'nin İdlib konusunda Rusya ile ciddi bir diplomasi çalışması yürüttüğünü, bunun neticesinde dörtlü zirvenin gerçekleştirilebildiğini belirten Köse, "İstanbul'daki dörtlü zirve ile AB ve Rusya Suriye'nin geleceğini şekillendirmek için ilk kez bir araya geldi." dedi.

Zirveye giden süreçte yaşananlara da değinen Köse, şöyle konuştu:

"Türkiye bu konuda, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle önemli noktada geri kaldı. Suriye'nin geleceğini belirlemede kısmen ikinci plana itildi. Bu süreç 15 Temmuz sonrasında Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi ve Astana sürecinin başlamasıyla yeniden ivme kazandı. Türkiye'yi güçlendiren sadece Astana süreci olmadı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları da sürece dahil olmasını sağladı. Rusya, İran ve Türkiye'nin bir araya gelmesi iç savaşın sonlanmasında önemli bir dönüşüm oldu."

Doç. Dr. Köse, üç ülkenin bir araya gelmesiyle Suriye'de yaşanan savaşın sona ererek siyasi çözüm sürecinin başladığını vurguladı.

Askeri süreçte çatışmasızlık sağlanarak kısmen güvenli bölgeler oluşturulduğunu, Suriye'nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve terör konusunda mutabakat sağlandığını aktaran Köse, şöyle devam etti:

"Bundan sonrası için öngörülen, anayasa komisyonunun kurulması ve askeri sürecin neticelendirilip anayasal sürece geçişin başlatılmasıdır. Bölge siyaseti açısından AB ile Rusya aynı masada bir araya geldi. Rusya, soğuk savaşın bitiminden sonra bölgede istikrar oluşumu açısından bir inisiyatif aldı. ABD, PYD ve YPG gibi faktörleri destekleyerek kendi konumuna zarar verdi. Türkiye böylesi bir süreçte yapıcı ve vizyon verici bir rol üstlendi."

"Suriye'de mevcut üç çeşit savaş var"

İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Ünver Noi de Suriye'deki savaşın Avrupa Birliği ülkelerinin gündemine göçmen krizi ile geldiğini söyledi.

Doç. Dr. Noi, "Suriye krizinin Avrupa Birliği'ndeki yabancı düşmanlığının ve göç karşıtı partilerin yükselmesine etkisi büyük oldu. Göçmenlerin, Batı Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerine dağıtılması hususunda bir uzlaşmaya varılamadı." diye konuştu.

Suriye'deki savaşın tek bir yönü olmadığına değinen Noi, "Bence Suriye'de mevcut olan üç çeşit savaş var. Teröre karşı savaş, muhaliflerin rejimle olan savaşı ve hem küresel hem bölgesel aktörlerin verdiği vekalet savaşları." ifadesini kullandı.

İstanbul'da düzenlenen zirvenin önemine değinen Ünver Noi, "Bu zirve, Suriye konusunda tarafların tek başına çözüm getiremeyeceklerini anlaması açısından önemli bir gelişme. Ortak bir çare bulunmasına yönelik önemli bir toplantıydı." dedi.

Gazeteci Mahmut Övür ise Suriye meselesini, küresel sistemin yaşadığı sancının bir sonucu olarak gördüğünü ifade etti.

Dünyada temel bir sıkışma yaşandığını vurgulayan Övür, "İçinde yaşadığımız bu sistem artık dünyanın sorunlarına çözüm yaratmayacak noktaya geldi. Suriye üzerinde yaşanan sancı 'Yeni sistemi kim kuracak?' sancısıdır." ifadesini kullandı.

Suriye krizi sonrasında bölgede uluslararası yeni birliklerin doğduğuna dikkati çeken Övür, "Önümüzdeki süreçte Almanya ve Fransa'nın Türkiye ile ilişkilerini geliştirerek ABD karşısında yeni pozisyonlar kazanmaya çalışacağını düşünüyorum." dedi.


Suriye'de Barışa Doğru Panelinde Ne Konuşuldu? Suriye Krizi Bitiyor Mu?

Kışın Kocaeli Üniversitesi A Kapısı
Kocaeli Üniversitesi, oldukça kalabalık öğrenci nüfusuyla dikkat çeken özellikle Umuttepe kampüsüyle meşhur olmuş ülkemizin güzide okullarından biridir. Kısaltması KOÜ'dür.

Hazırlık okumakla beraber yaklaşık 5 yıl öğrenim gördüğüm Kocaeli Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler eğitimi aldım. Öncelikle hazırlık zorunlu. Tabii ki İngilizce biliyorsanız sene başında muafiyet sınavına girip geçerseniz, hazırlık okumak zorunda kalmazsınız.

%30 İngilizce eğitim aldığınız bölümde, neredeyse hiç sayısal ders görmüyorsunuz. Sadece ilk sınıfta iktisada giriş ve makro iktisat gibi iki kolay ders var. Bu durum benim gibi sayısal yeteneği olmayanlar için gerçekten büyük bir avantaj. 

Bununla birlikte İİBF'nin hatta belki de Kocaeli Üniversitesi'nin en kolay bölümü olabilir. Birçok derste devam zorunluluğu olmaması, geçme notunun birçok hoca tarafından düşürülmesi, tezsiz ve stajsız mezuniyet, birçok hocanın ders notunun artık kırtasiyelerin demirbaşı haline gelmesi ilk cümlenin yazılma sebebidir. Bölümde yaşanılan bu kolaylık ve rahatlığın avantajı ise sizin zamanınızı nasıl değerlendireceğinize bağlı. Öyle ki eğer son yıl "ulan ben ne iş yapacağım ya" sorunuyla boğuşmak istemiyorsanız, boş vakitlerinizi mutlaka bir eğitim ile doldurmaya çalışmalısınız. Ayrıca gezip tozun, Türkiye'yi öğrenin. Karsrail yapın, Yedigöller'de kamp kurun, maddi gücünüz varsa yurt dışına çıkın.

Kocaeli Üniversitesi'nin Uluslararası İlişkiler bölümü, Erasmus anlaşmaları ve hibe olanaklarıyla da çok büyük bir avantaj sağlamaktadır. Eğer iyi seviye İngilizce veya İspanyolca öğrenebilirseniz bir veya iki dönem hibeli olarak Erasmus yapma imkanı yakalayabilirsiniz! 

En çok sorulan sorulardan biri de şu; Neden Uluslararası İlişkiler? İlk derslerden birinde bölüm başkanımız İrfan Hoca " Hepiniz diplomat olacaksınız değil mi?" diyerek gülmüştü. Öncelikle şunu söyleyeyim eğer bir meslek eğitimi almıyorsanız yani sosyal bilimler okuyorsanız, okuduğunuz işi yapmama ihtimaliniz çok yüksek! Yani uluslararası ilişkiler okumak = diplomat olmak demektir. Bankacı olabilirsiniz, akademisyen olabilirsiniz, çaycı olabilirsiniz, insan kaynakları uzmanı da olabilirsiniz. Tüm bunlarla beraber konsolos, katip veya diplomatta olabilirsiniz tabii ki. Ancak demek istediğim şu; uluslararası ilişkiler size bir meslek kazandırmaz, sizler gideceğiniz yolu kendiniz belirlersiniz. Uluslararası ilişkiler size tercih şansı veren çok zor bir bölüm olmaması dolayısıyla İİBF'nin bir tanesidir.

Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dersleri

Aşağıda resim olarak paylaştığım ders programında da gördüğünüz gibi uluslararası ilişkiler dışında hukuk,sosyoloji,siyaset dallarının da dersler veriliyor. Yani Uluslararası İlişkiler her kapıya çıkan bir bölüm. Bununla birlikte ikinci sınıftan itibaren seçmeniz gereken ÜSD(üniversite seçmeli dersi) ile farklı bölümlerden hatta farklı fakültelerden ders alabilmektesiniz.



Bununla birlikte Kocaeli Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler okumanın bir diğer avantajı Kocaeli'nin İstanbul ve Sakarya şehirlerine olan yakınlığı. Tren, otobüs, servis gibi ucuz toplu taşıma araçları ile çok kolay etkinliklere, gezmeye-dolaşmaya gidebilirsiniz. Ayrıca günü birlik de gidip gelen bir çok öğrenci vardır. Mesela ben, İstanbul'dan Kocaeli'ye trenle gidip geliyorum. Hem ekonomik hem de metropolü terketmemiş oluyorum. Yorucu mu? Evet biraz!

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, bir sorunuz olursa cevaplamaya hazırım :)

Kocaeli Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Okumak